Belirlenen amaca yönelik kapsamlı bir yol haritası olarak tanımlanabilen strateji, marka yönetimi ve rekabet avantajı için son derece önemli ancak belirlenen stratejinin kavramsal olarak doğru anlaşılması gerekiyor. Strateji esneklik gösterebilir ve gelişebilir. Belirlenen tek bir strateji ile uzun yıllar devam edilemez. Bu nedenle stratejik esneklik gösterebilmek marka yöntemi için gereklidir. Peki, stratejik esneklik nedir?
Bir markanın pazarında gelişen değişikliklere cevap vermek için gerekli kaynak ve zamanı ayırarak proaktif ve reaktif hazırlıkların tamamlanması, beklentilere yanıt verebilme yeteneği olarak açıklanabilen stratejik esnekliği, markalar nasıl sağlayabilir sorusunun yanıtı ise basit maddeler altında verilebilir.
Ekiplerinize Atiklik Kazandırın
Stratejik Esneklikte Bir Markanın Dışardan Bakıldığında Büyük İçerden Bakıldığında Küçük Hissedilmesi Önemlidir
Büyük organizasyonlar atik davranmakta, hızlı çözümler geliştirmekte küçük organizasyonlara göre başarısız kalıyor. Şirket birimlerinde çalışan sayısını azaltmak sorun çözme konusunda fayda sağlıyor. Marka değerini her yıl yükselten Google’ın ortalama ekip büyüklüğünü 4-7 kişi arasında tutmasının nedeni de tam bu, -iş süreçlerinde atikliği sağlama hedefi- diyebiliriz. Geniş ekiplerden oluşan birimlerde, entelektüel çeşitlilik zayıflıyor ve aynı şekilde düşünme, benzer çözümleri geliştirme gibi sorunlar görülüyor. Bu sıradanlaşmaya ek olarak büyük ekiplerde hiyerarşi artıyor ve karar alma, uygulama süreçleri yavaşlıyor. Büyük birimlerin bir diğer dezavantajıysa ekipteki kişilerin ‘‘Bu projeden tek sorumlu kişi ben değilim, nasılsa başka biri yapar.’’ düşüncesine kapılarak sorumluluk duygusunu kaybetmesi olarak ortaya çıkıyor.
Sıraladığımız tüm bu dezavantajları göz önünde bulundurarak, niceliğe değil niteliğe odaklanmanız ve küçük birimleri birleştirerek büyük yapılardan uzak durmanız marka yönetimi bakımından doğru bir adım olacaktır.
İnovasyon İçin Kaynak ve Zaman Ayırın
Stratejik Esneklikte, Eldeki Kuş Daldaki İki Kuştan İyidir Yaklaşımına Yer Yoktur
Yapılabilecekler ve potansiyeller yerine mevcut olana yatırım yapan kurumlar varlıklarını uzun yıllar boyunca koruyamıyor. Şirket büyümesi ve hedeflere ulaşılması için konfor alanının tuzağından kurtulmak gerekiyor. Örgütlenmiş ve köklenmiş bir program izlendiğinde, yeni nesil çalışanlar, farklı yetenekler ve yatırımcılar için şirket dezavantajlı bir konuma düşebiliyor.
Şirketinizin ve markanızın bu dezavantajları yaşamaması için birkaç çözüm yolu bulunuyor. İlk olarak farklı projelere fon ayırmak, üst yöneticileri gerçek anlamda inovatif projelere şirketin sermaye bütçesinden bir miktar kaynak ayırmaya ikna edilmelidir. İkinci olaraksa, deneysel proje ve süreçlere olan tutucu yaklaşımın gevşetilmesi gereklidir. Son olaraksa şirket içi teşviklerin sağlanması ve farklı bir projede gönüllü olarak çalışanların ödüllendirilmesi önemlidir.
Yeniliğin ‘‘ Meleği’’ Olun
Stratejik Esneklik Risk Sermaye Yatırımı Konusunda Cömert Olmayı Gerektirir
Bir çalışanın şirket veya marka imajı için geliştirdiği projeleri hayata geçirmesi bazı kurumlarda oldukça zorlu bir sürece sahip. Çoğunlukla bir çalışanın yeni bir fikre kaynak sağlamak için başvurabileceği makam tektir; şirketin en üst kademesi. Çalışanın projesi ekibin liderinin görüşleri ile uyuşmaması, önyargılarına takılması gibi durumlar söz konusu olduğunda ise asla inovasyonun önü açılmıyor. Fon bulunamaması pek çok şirketin demode hale gelerek iflasına neden oluyor. Yöneticiler risk sermayesi konusunda oldukça çekimser davranarak zamanı kaybediyor. Silikon Vadisi gibi bir yapıda tek bir risk sermaye yatırımcısı olduğunu düşünebiliyor musunuz? Marka değeri para ile ölçülemeyecek hale gelebilen markalar, melek yatırımcısını şirketinin ve iş ekosisteminin içinde bulabildiği için başardılar. Bunu hatırlayarak çalışanlarınızın fikirlerini dinleyip gerekli kaynakları yaratmak konusunda istekli olmanız şirketinizin marka değerini ve çalışan aidiyetini güçlendirecektir.
Dwt Mandalina / Nurettin YAY / Ajans Başkanı