Günümüz şartlarında herhangi bir ürün satın almadan geçirilen günlerin sayısı neredeyse yok denecek kadar azken ve her an karşımıza çıkan reklamlarla tüketim yapmak için uyarılırken harekete geçmemize neden olan temel nokta; ihtiyaçlarımızdan çok duygularımız oluyor!
Markaları başarıya götüren; duygulara dokunma stratejisi; tüketicinin marka ile bağ kurmasına olanak tanırken hedeflenen davranışın da gerçekleşmesini sağlıyor. Televizyon, radyo, açık hava mecraları her an yeni bir şeyler almak için ürünleri gözlerimizin önüne sererken modern çağın yükselen yıldızı; teknoloji de diğer yandan etrafımızı sarıyor, dijital platform reklamları ile duygularımızı harekete geçirmek için peşimizden geliyor. İhtiyaç kriterlerini değiştiren, alışveriş deneyimlerini yöneten; duygular, satın alma sürecinde nasıl etkili oluyor, gelin birlikte göz atalım:
Pazarlamacılar; Temel İç Güdüleri Kullanıyor
Hareketlerimizi yönlendiren temel iç güdüler; pazarlamacıların odağında yer alıyor ve satın alma sürecinin eylemle sonuçlandırılmasında etkin araçlardan biri olarak öne çıkıyor. Temel iç güdüleri uyaran mesajlar ve görseller aracılığıyla pazarlamacılar, duyguları harekete geçiriyor ve ürünün satın alınmasını sağlıyor. Gördüğümüz görüntüler, duyduğumuz mesajlar, hormonlar üzerinde etki yaratırken kontrol edilemeyen duygular ürünle karşılaşma anını satın alma eylemine dönüştürüyor.
Artık Ürün Değil, Duygu Satın Alınıyor
Pazarlama dünyasında artık benimsenen bakış açısı; duygulara dokunmak, satın alma sürecini hızlandıran en temel etken olurken bu etkenin alt bileşenleri de etkileyiciliği artıyor. Sosyal, kültürel, psikolojik faktörler; satın alma kararları üzerinde oldukça büyük bir güce sahip.
Bizimle bağ kurabilen markalara yöneliyor, yakınlık duyuyor ve satın alma eylemini gerçekleştiriyoruz. Seçtiğimiz ürünle o ürünün sunduğu değerleri de satın alıyor, sahip olmayı arzuladığımız güdüleri alışveriş deneyimlerimizle besliyoruz. Herhangi bir markaya ait ürünün yalnızca gerçek ihtiyaçları karşılaması artık geçerli olmuyor, beklentilerimize ve duygularımıza da hitap etmesi önem kazanıyor.
Günümüzün değişen koşullarında marka sadakati ve güvenini oluşturmayı hedefleyerek tüketici ile bağ kurmayı başarabilen markaların yükselişi kaçınılmaz oluyor. Tüketicinin hislerine yatırım yapmak, sözlerden önce ifade ve duygulara dokunarak tüketiciye seslenmek; önem kazanırken markanın hedef kitlesini iyi tanımlaması ve stratejisini bu doğrultuda belirlemesi gerekiyor. Hedef kitleye ulaşmada duyguların gücüne inanan ve dokunan bir strateji planlaması ile süreci yönetecek profesyonel bir hizmet almak; markanın başarıya emin adımlarla ulaşmasına yardımcı oluyor.
Dwt Mandalina / Dilşat İldiz / Reklam Yazarı