Sosyal medyanın hayatımızda yaygınlaşmasıyla beraber aslında hepimiz aynı köylü olduk. Hatta bunu tanımlamak için bir kavram bile var. Global köy.
Global köyü eski mahallelerimizin daha büyüğü gibi hayal edebiliriz. Eskiden mahallemizle edindiğimiz etkileşim sonucu oluşan kültürümüz şimdi sosyal medya üzerinden kurduğumuz etkileşimlerle şekilleniyor. Bunun olumlu etkilerine örnek olarak bilgiye kolay ulaşım, farklı görüşlere temas etmek ve sesini daha kolay duyurmayı verebiliriz.
Bu kadar farklı insanın tek bir köyde olmasının sonucu olarak da ortaya politik doğruculuk kavramı çıkıyor. Politik doğrucu fikirler zaman zaman farklılıkların kabulünü kolaylaştırsa da bu farklılıklara köyün sınırlarının ölçüsünde izin veriyor. Aslında düşünce özgürlüğü altında fikirlere çok katı bir sınır çekiyor. Burada bir tezat oluşuyor. Özgürleşmeyi ve globalleşmeyi savunurken bunu sadece belli kalıpsal fikirlerle yapabileceğini söylüyorlar. Bu da linç kültürünün oluşmasına sebep oluyor.
Linç kültürünün temelinde insanların ezbere bilgileri savunarak aslında kendilerine bir aidiyet duygusu yaratma isteği yer alıyor. Alışılmışın dışındaki fikirler toplu bir şekilde yadırganıyor, olay cadı avına dönüyor. Bu da insanların farklı fikirlerini sorgulamasına ve daha güvenli yoldan gitmesine sebep oluyor. Böylelikle insanlar tek tip düşünce kalıplarına, tek tip moda akımlarına, tek tip hayat görüşlerine kapılıyor.
Peki, insanların tek tip akımları takip etmesi markaları nasıl etkiliyor?
Markalar eğer popülist bir söylemi başarılı bir şekilde yakalarsa bu hızlı bir şekilde satışlarına yansıyor. Tam tersi olarak kalıpların dışında, açık veren markalara ise bir cadı avı başlatılıyor ve bu hatası affedilmiyor. Farklı düşünmenin oldukça zorlaştığı bu özgürlük çağı; zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü…
Sosyal medyada yanlış anlaşılan marka örneği; Trendyol
Her zamanki gibi bir günde sosyal medyada takılırken bir anda insanlar aynı şeyi konuşmaya başladı. Trendyol’da çocuk mu satılıyor? Bu iddia, bir kullanıcının yurtdışındaki e-ticaret sitesinde gerçekleşen olayın izinde Trendyol’da açık aramasıyla başlıyor. Hiçbir kanıta dayalı olmayan bu iddia doğrultusunda binlerce kullanıcı, markayı linç etmeye başlıyor ve bir açıklama bekliyor. Tabii ki böyle bir şey mümkün olmayacağından dolayı marka bu söylemleri reddediyor. Ancak bir süre akıllarda soru işareti olarak kalmaya devam ediyor.
Şu an ‘’Trendyol’da çocuk satıldığına inandığımız günleri hatırlıyor musunuz?’’ şeklinde tatlı bir anıya dönüşmüş olsa da benzer birçok olayda markaların başı ağrıtıldı.
Kanıt aramaksınız, her duyulanın peşinden gidilmesi ve kitlelerin bu kadar kolay etkilenmesi markaları 2 değil, 20 kere düşünmeye itiyor. Bu da ne yazık ki yaratıcılığı körelten unsurlardan biri. Gelecek dönemde nasıl reklamlarla karşılaşacağız, tamamen sürpriz.
Melisa FERAH | Sosyal Medya Uzmanı